IMOGA HAKKINDA

DÜNYA ÇAPINDA ATÖLYELERDEN, YAŞAYAN MÜZE IMOGA’YA UZANAN BİR YOLCULUK

Süleyman Saim Tekcan’ın yıllar içinde kurduğu özel atölyelerde üretilen eserler zamanla dünyanın çok az sayıda baskı resim müzelerinden biri olan IMOGA’ya hayat verdi. IMOGA’nın yolculuğunu anlatabilmek için Tekcan’ın eğitimci ve sanatçı kimliğiyle ve paylaşımcı ruhuyla ilk önce Kadıköy Aralık Sokak’ta, sonrasında Söğütlüçeşme’deki atölyesine ve son olarak Küçük Çamlıca’da kurduğu Artess Çamlıca Sanat Evi’ne bakmak gerekir.

Türkiye’de pek çok üniversitede baskı resim atölyelerini kuran ve eğitimin başlatılmasını sağlayan Süleyman Saim Tekcan, 1974 yılında ilk özel atölyesini Kadıköy Aralık Sokak’ta kurdu. Bu atölyenin ilk kuruluş amacı Tekcan’ın kendi sanatsal üretimlerini yapabileceği özel bir yerinin olmasıydı. Tekcan sadece kendi gravür ve serigrafi çoğaltmalarını yapmayı amaçlamıştı ve atölyenin gravür presi, serigrafi makinesi ve kurutma rafları gibi tüm makine donanımını, Almanya’dan getirdiği örnek projeleri uygulayarak kendisi yapmıştı. Tekcan’ın kurduğu bu atölye baskı resim alanında teknolojik donanıma sahip Türkiye’deki tek özel atölyeydi. Böylelikle Tekcan’ın kafasında atölyesini diğer sanatçılarla paylaşma fikri doğdu. Atölyenin ilk baskı resim yapan sanatçısı Nurullah Berk oldu. Daha sonra sırasıyla Gündüz Gölönü, Ferruh Başağa, Neşet Günal baskılarını gerçekleştiren sanatçılar oldular.

Zamanla daha geniş mekan ihtiyacı duyuldu ve atölye 1977 Haziran’ında Kadıköy Söğütlüçeşme’deki yerine taşındı ve yeni bir yapılanmaya gitti. Bu atölye, daha geniş fiziki mekanları ile baskı olanaklarını genişlettiği gibi aynı zamanda sanatsal buluşma merkezi oluşturmak düşüncesini de beraberinde getirdi. Tekcan, sanat hakkında konuşulup tartışılan ve aynı zamanda da üretim yapılan bir mekan oluşturmak istiyordu.

70’lerin sonlarına doğru bu atölye kısa zamanda sadece bir atölye olmaktan çıkıp sıcak atmosferiyle sanatçıların uğrak yeri olan, sanat sohbetleriyle dolu ortak bir buluşma noktası haline geldi. Bu tarihten itibaren sırasıyla Cihat Burak, Avni Arbaş, Emin Barın, Nedim Günsür, Elif Naci, Zühtü Müridoğlu, Semih Balcıoğlu, Ali Teoman Germaner, Erol Akyavaş, Ferruh Başağa, Burhan Uygur, Devrim Erbil, Mehmet Güleryüz, Özer Kabaş, Eren Eyüboğlu, Veysel Erüstün gibi Türk sanatının önde gelen sanatçıları bu atölyede iş üretirlerken bir yandan da sanatsal sohbet toplantıları yaparak bu özel mekanın oluşmasında katkıda bulundular.

Tekcan, Söğütlüçeşme’deki bu atölyede en büyük desteği Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden sınıf arkadaşı ressam İsmail Avcı’dan aldı. Türk özgün baskı sanatının profesyonel düzeyde çoğaltılması ve yaygınlaştırılması için bir araya gelen bütün bu sanatçıların yanı sıra birçok yazar ve fikir insanı da atölyedeki bu sohbetlere katıldılar. Bunların içerisinde Şahap Balcıoğlu, Aziz Nesin, Bertan Onaran, Malik Aksel, Turhan Selçuk, Mehmet Ali Aybar, Hamit Kınaytürk gibi isimleri saymak mümkündür. Atölyede çalışan sanatçıların birçoğu baskı resim pratiğini Süleyman Saim Tekcan’dan öğrendiler. Tekcan, atölyesinde çalışan bütün sanatçılarla bizzat kendisi ilgilendi ve baskı resim üretimleri süresince bilgileriyle yönlendirdi. Çoğu zaman onları baskı resim yapabilecekleri konusunda yüreklendirdi, fazla alışık olmadıkları bu olguyla tanışmalarını ve deneyimlemelerini sağladı.

Tekcan, atölye imkanlarını daha da geliştirmeye karar verdi. Bu amaçla, 1982 yılında Küçük Çamlıca’da IMOGA’nın ilk temellerini attı. Yapmak istediği, atölyenin ötesinde daha kapsamlı, uluslararası boyutta bir sanat evi inşa etmekti. Bütün sanatçı dostları da heyecanla bu projeye destek verdiler. Ressam mimar Cihat Burak’ın, projesini üstlendiği yapı birçok ihtiyaca cevap verecek şekilde tasarlandı ve 1984’te tamamlandı. Aynı yıl 13 Ekim’de 1000 kişinin üzerinde bir katılımın olduğu büyük bir açılışla Artess Çamlıca Sanat Evi adını alan bu mekan Türk sanatının kullanımına sunuldu. Atölye, litografi, serigrafi ve gravür gibi baskı tekniklerinin tümünü içeren modern bir atölyede olması gereken tüm imkanları barındırıyordu. Bu arada geniş galerileri, büyük bir baskı arşivi, kütüphanesi ve misafirhanesi ile uluslararası boyutlarda örnek bir baskı atölyesi yapısına kavuştu.

Birçok sanatçı bina için sanatsal katkıda bulundu. Bina girişinde Ali Teoman Germaner’in bir beton rölyefi ile Mustafa Pilevneli’nin yaptığı bir başka rölyef bulunur. Atilla Galatalı’nın ise konut katına tasarladığı bir seramik şöminesi bulunur.

Atölyenin en önemli özelliklerinden bir tanesi de temiz ve düzenli oluşudur. Hiç kuşkusuz bu düzen Süleyman Saim Tekcan’ın titiz yapısından kaynaklanır. Unutulmaması gereken şey, nitelikli ve dünya standartlarında bir baskı resme temiz boya, temiz kağıt ve temiz basım ile ulaşılabilmektedir. Çamlıca’daki sanatevi, 60’tan fazla sanatçının gelip çalışma yaptığı, 500’den fazla eserin üretildiği dev baskı resim arşivi ile uluslararası boyutta önemli bir birikime sahip, özel bir yerdir.

Sanatevi zaman içinde Türkiye’nin birçok önemli sanatçısına ev sahipliği yaptı, ülkenin en büyük baskı resim üretiminin ve sanat sohbetlerinin yapıldığı önemli bir merkez haline geldi.

Artess Çamlıca Sanat Evi, ülkemizin sanatçılarına kapılarını açan ve onların baskı resim üretimlerine ortam hazırlayan, teknik hizmet sunan atölye işlevini yerine getirdi. Tüm sanatçılar için limite baskıların güvenli üretimi yanında, baskı bitiminde kalıpların imhası konusunda da güvenilir kimliğini korudu. Atölyede çalışmış Türk sanatçılar Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından seçildi. Kuruluş yıllarında öncelik, çoğunlukla D Grubu’ndan olan ve yaşça daha büyük olanlara tanındı. Yabancı sanatçılar için çoğunlukla istek duyan ve çalışma talebinde bulunan sanatçılar tercih edildi. Sanatçılar sanat evine baskı resim üretimleri karşılığında ücret ödemeyip, tümbasımdan pay vermek koşuluyla çalıştılar. Sanatçılar, kendi resimsel anlatımları için uygun baskı tekniğini seçtiler. Yapılan kalıp çalışmaları sanatçıya ait olup, baskı esnasında sanatçının da atölyede bulunmasına özen gösterildi. Basılacak eserin adedine sanatçı ve Süleyman Saim Tekcan ortak karar verdiler. Basım sonrası imzalama safhasında sanatçı ve atölye sorumluları birlikte numaralama işlerini titizlikle gerçekleştirip, ilk andan son etabına dek yoğun emek gerektiren üretim sürecinin sonunda kalıp imhasını gerçekleştirdiler.

Artess Çamlıca Sanat Evi, Türkiye’de sanatın gelişmesi ve yaygınlaştırılması yolunda önemli bir adım olmuştur. Artess, resim alanında özgün bir teknik açılım sağlayan baskı resim alanında üretime odaklanmakla, yağlıboya, akrilik vb. tekniklerle üretilen eserlere oranla daha makul fiyatlarda satılabilen baskı resmin daha geniş bir kitle tarafından alınıp evlere, iş merkezlerine, otellere ve bürolara girmesini sağlamıştır.

IMOGA YOLCULUĞU BAŞLIYOR

Süleyman Saim Tekcan’ın ilk olarak Kadıköy Aralık Sokak’ta, sonrasında Söğütlüçeşme’de kurduğu atölyesinde ve son olarak K.Çamlıca’da kurduğu Artess Çamlıca Sanat Evi’nde üretilen eser ve tecrübe birikimi ve 30 yıllık deneyimin sonucunda Türkiye’nin ilk özgün baskı resim müzesi, IMOGA (Istanbul Museum of Graphic Arts / İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi) 2004 yılında hayata geçirildi.

IMOGA, Anadolu yakasında, yine Çamlıca Tepesi'nin eteklerinde ana üretim ve sunum binasının inşası ile bugünkü yapısına kavuştu. 2000 m2 kapalı alana sahip binanın çeşitli etkinlik ve amaçlara hizmet etmek üzere kurgulanmış altı katı bulunuyor. Giriş ve altındaki iki kat ile beraber toplam 1100 m2 sergileme alanı olarak tasarlanan bölümde, sürekli koleksiyondaki eserler dönüşümlü olarak sanatseverlere sunuluyor. Binanın birinci katında Süleyman Saim Tekcan Özgün Baskı Atölyesi üretim ve çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. İkinci katta heykeltıraş Ali Teoman Germaner’in (1934, İstanbul – 2018, İstanbul) kurduğu ve bugün de aynı işlevi sürdüren heykel atölyesi sanatseverleri karşılıyor. Binanın en üst katında ise müzenin kapsamlı sanatsal etkinliklerine ev sahipliği yapacak çok amaçlı bir salon bulunuyor.

Dünyada “müze” kavramı içinde o alana ait tüm eğitici imkanları da dahil etmek kurumsal açıdan önemlidir. Müzenin uzmanlık alanı öne çıkmakla beraber, dahil olduğu alandan da örnekleri sunuyor olması önemli bir zenginliktir. IMOGA bünyesinde yine dünya standartlarında bir eser arşiv sistemi bulunuyor. Tüm envanterin dijital ortamda belgelendiği sistem, sanal ortamda da var olan müze websitesinin altyapısını oluşturuyor. Müzenin gerektirdiği yan fonksiyonlar olan çerçeve atölyesi ve fotoğraf stüdyosu da binanın içinde bulunan diğer gereksinimler arasındadır. Yönetim ofisleri, toplantı bölümü ve grafik tasarım ofisinin konumlandığı çatı katı ile müzenin mekanları tamamlanıyor. Tüm katlarda bulunan birer stüdyo daire ise atölyede çalışmak üzere gelen yabancı sanatçıların, bina içinde misafir edilmelerine olanak sağlıyor. Böylece üretilen eserlerin uluslararası sanat alanında gördüğü kabul ve atölyenin olanaklarının uluslararası boyutta sanatçılara açılmış olması, IMOGA’yı dünya boyutunda konumlanan bir kurum statüsüne taşıyor.

IMOGA içinde konumlanan Baskı Resim Atölyesi’nde Türk ve yabancı sanatçılara gravür, ipek baskı, linolyum, litografi gibi çeşitli özgün baskı tekniklerinde eserler üretebilecekleri her türlü üretim imkanları sunulurken, sanatçılar bizzat yürüttükleri kendi üretimleri esnasında, atölyenin uluslararası boyuttaki bilgi ve sanat tecrübesinden de faydalanma imkanı buluyorlar. Burada özgün baskı teknikleri, sanatçılar tarafından bir ‘çoğaltma’ tekniği olarak değil, aksine özgün bir eser üretmede özgün baskının teknik olanaklarının getirileri ile sanatçılara yeni yaratım imkanları sunan bir ‘yaratma’ tekniği olarak algılanır. Bu anlayış çerçevesinde sunulan teknik danışmanlık ile atölyede üretilen eserlerin özgünlüğü, üretim kalitesi ve özgün baskı yetkinliği IMOGA güvencesi altına alınmış olur. IMOGA için güvenirlilik ve sanatsal etik gerek sanatçıların üretimi açısından, gerekse özgün baskı alıcısı açısından son derece önem taşır. IMOGA prensipleri sayesinde, sanat üretimi etiği her yönü ile üretim ve satış aşamasında titizlikle kontrol altında tutulur, sanatçı ve sanat alıcısının hakları karşılıklı olarak korunur.

IMOGA, üretim süreci ve araçlarını tanıma, atölye çalışmalarına katılma, sanatçılarla bir araya gelme fırsatları, kaynak yayınlar gibi tüm eğitici imkanları kapsayan uluslararası standartlarda müze yapılanması ile ziyaretçilerine eşsiz bir sanat deneyimi sunar.