BASKI RESMİN TARİHÇESİ
Dünyada Baskı Resim
Baskı resim, kağıdın bulunuşunun hemen sonrasında ortaya çıktı. 9. yy’da Çin’de ilk ahşap baskı çalışmalarının örnekleri görüldü. 14. yy’da Avrupa’da baskı resmin ilk örneklerinin yer aldığı tahta baskı ile gerçekleştirilmiş kitap resimleriyle karşılaşılmıştır. Sanatsal üretim aracı olarak baskı resimle ilk karşılaşmamız ise 16. yy, Rönesans dönemine rastlar. Gutenberg’in 1440 yılında dünyadaki ilk matbaayı kurması ve tipo baskıyı kullanmasıyla, artık tahta baskı terk edilmeye başladı. Tahta baskının kabalığı ve bu çağdaki ressamların ayrıntıdaki ustalıklarını göstermedeki detaycı yaklaşımları yeni teknikleri ortaya çıkardı. Ağacın yerini yavaş yavaş bakır gibi metaller almaya başladı ve ilk gravürler böylece ortaya çıktı. Tahta baskı ve oyma sanatı Avrupa’ya çabucak yayıldı. İtalya’da Mantegna ve Botticelli tarzında, Benelüks ülkelerinde ve Fransa’da başka tarzlarda oymalar yapıldı. Baskı resmin bulunuşuyla düşünce alışverişi hızlandı ve bu durum reform hareketini olanaklı kıldı. İmgelerin basımı İtalyan rönesansının öteki Avrupa ülkelerinde zaferini sağladı. Bu durum yalnızca çok büyük ustaların aşabildiği bir bunalıma yol açtı, kuzeyde ortaçağ sanatına son veren etkenlerden biri oldu.
14 ve 15. yy’lar: Baskı resim hemen hemen tüm sanatçıların kitap resimlemede, çoğaltım amaçlı işlevini sürdürdü.
15. yy ve daha sonrası: Resim sanatçılarının bir bölümü tablo resmi yapmanın yanı sıra sanat niteliği taşıyan baskı resimler de yapmaya başladılar. Tahta kalıplardan resim basmak tekniği ile başlayan bu çalışmalara 15. yy sonrası bakır kalıplardan basma ve 1799’dan sonra da taş kalıplara çalışma başladı. Giderek bakır yerini çelik, çinko, alüminyum gibi metallere bıraktı.
16. yy başlarında: Lucas Cranach ve Albert Dürer’in tahta oyma-basma tekniği ile çoğalttığı dinsel resimleri resim pazarına çıktı, dosyalanmış dizi resimler veya tek yaprak resimler olarak satıldı. Bu tarihte ilk defa baskı resim satıldı ve baskı alan koleksiyoner bir kesim oluşmaya başladı. Bu durum, o dönemdeki sanat alıcısının baskı resmin orijinalitesini, sanatsal anlam taşımaya başladığını kabullendiğini gösterir.
17. yy başında: Rembrandt metal baskı tekniği ile dinsel konulu resimler, portreler ve manzara resimleri yaptı. “Duvar için sanat” olarak süren tablonun yanı sıra baskı resimlerin toplanması ile bir “Dosyalanmış Sanat” oluşmaya başladı.
20. Yüzyılda: Özellikle ikinci yarısından sonra, baskı resim sanatında görülen patlama bu eserleri dosyalardan duvarlara, tabloların yanına çıkardı. Kalıbı, sanatçısının yaratma süreci içinde kendi yaptığı, bastığı veya basımını denetlediği, imzası ile özgünlüğünü belgelediği bu eserlerin resim sanatı sayılmayacağı tartışmaları bu etik kabul ve yaygın olma durumu ile son buldu.
Türkiye’de Baskı Resim
19. yy’da Osmanlılarda başlayan batılılaşma hareketleriyle birlikte ilk sanat okulu olan “Mektep-i Sanayi-i Nefise” açıldı ve Avrupa’daki sanat daha yakından öğrenilmeye başlandı. Cumhuriyet dönemindeki yenilenme ile birlikte Mektep-i Sanayi-i Nefise ismi 1927’de Güzel Sanatlar Akademisi olarak değiştirildi. Paris’ten resim bölümü başkanlığına getirilmiş Léopold Lévy, Akademi’de kurduğu gravür atölyesinde şimdinin çok önemli gravür sanatçılarını yetiştirdi ve Türkiye’de baskı resim sanatının gelişmesindeki ilk tohumları serpti. Akademi’de Léopold Lévy ile başlayan yenilenme ve gelişim önemli bir dönüm noktasıydı. Bu batılılaşma çabaları özgün baskı resim sanatı içinde farklı bir anlatım biçimi ile kendine özgü resimsel bir dil ve teknikler bütünü olarak görülmesine yönelik bir dönemi ve anlayışı belgeler. 30’lu yıllarda çizgisel anlatım ve bunun gerektirdiği teknik olan “eau forte” geleneği de yerleşti. Aynı dönemde burin, kuru uç ve litografi çalışmaları da yapıldı. Bu döneme ait önemli sayıda baskı resim üretimi vardır.
1932-33 öğretim yılında Ankara’da açılmış olan Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü, orta öğretim kurumlarına resim öğretmeni yetiştirmek üzere açıldı. Akademi’de D Grubu sanatçılarının eğitim kadrosunda görevli olduğu bu yıllarda, Gazi Eğitim’in kadrosunda ise Malik Aksel, ve Refik Epikman bulunuyordu. Grafik, yazı ve tasarım derslerini Şinasi Barutçu, Ferit Apa, Hayrullah Örs ve Sait Yada gibi sanatçılar yürüttü. 1936’da Akademi’de başlatılan yenilenme eğilimi, 1935-50 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü’nde de görüldü. Bu süre içinde bölümde baskı resim alanında, monotipi ve yüksek baskı tekniklerinin kullanıldığı çalışmalar görülür. Sanat çalışmalarını sürdürebilen ilk mezun öğrencilerden Cemal Bingöl, Hasan Kavruk, Salahattin Taran ve İsmail Altınok başlıca isimlerdir. 1940’lı yılların başında akademinin resim bölümünde yetişen Mazhar Ongun, Nejad Devrim, Mümtaz Yener, Avni Arbaş, Fethi Karakaş, Selim Turan, Ferruh Başağa, Nuri İyem ve Neşet Günal gibi genç sanatçılar 1950’li yıllarda gravür ve litografi yöntemleriyle Türkiye’deki ilk bilinçli baskı resimleri gerçekleştirdiler. Gazi Eğitim Resim-İş Eğitimi Bölümü’nün kuruluşundan 1960’a kadar geçen sürede özgün baskı resimleriyle kendini tanıtan, bu kurum çıkışlı sanatçılar Ferit Apa, Mustafa Aslıer, Adnan Turani, Mürşide İçmeli ve Muammer Bakır’dır.
1951 yılında ise bağımsız olarak çalışan Aliye Berger 140 baskı resim yapıtıyla bir sergi açtı. Bu sergi Türkiye’deki ilk özgün baskı resim sergisidir. Ayrıca 1959’da Mustafa Aslıer de İstanbul’da ve Viyana’da özgün baskı sergileri açtı. 1960’lı yıllarla birlikte teknolojinin ilerlemesi sanatsal bağlamda da kendini gösterdi, baskı resim, sanat disiplinleri arasında ayrı bir kimlik kazandı. 1960’lı yıllar baskı resmin Türkiye’de öğrenilmeye başlandığı yıllardı. Bu yıllarda baskı resmin üç önemli yayılma merkezi kuruldu. İlki, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, ikincisi, Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu ve üçüncüsü ise Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü oldu. 1948’deki büyük akademi yangını Léopold Lévy’nin1930 sonlarında kurduğu dönemin tek gravür atölyesi olan Akademi’deki gravür atölyesini de etkilemişti ve 1960’lara kadar uzun yıllar kapalı kalmıştı. 1960’lı yıllara girerken Sabri Berkel atölyenin yangın zararlarının giderilmesine çalıştı, yeni presler alındı ve atölye gravür basımına uygun hale getirildi. Fethi Kayaalp de yardımcı eğitmen olarak bu atölyeye atandı. Akademi dışında, Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda da Almanya’da baskı konusunda eğitim görüp yeni dönmüş Mustafa Aslıer’in de girişimleriyle 1960 yılında baskı resim atölyesi kuruldu. Bu atölye dışarıdan da birçok sanatçıya (Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger, Cihat Burak gibi) da açık olup Türkiye’deki ilk sanatsal baskı üretimlerine kaynaklık etti. Ayrıca, 1932’de kurulmuş olan, Ankara’daki Gazi Terbiye Enstitüsü Resim İş Bölümü’nde öğrencilere eğitici araçlarla bazı linol ve ağaçbaskı çalışmaları yaptırıldı ve 1960’lı yılların ortalarına doğru Şinasi Barutçu, Veysel Erüstün ve Nevide Gökaydın’ın ön ayak olmasıyla bir gravür atölyesi kuruldu. Daha sonra Nevzat Akoral ve Muammer Bakır’ın da girişimleriyle geliştirilen bu atölyede Mürşide İçmeli ve Süleyman Saim Tekcan gibi Türkiye’nin önemli baskı resim sanatçılarının yetişmesi sağlandı. 1960’lı yıllarda kurumlar dışında bir de Aliye Berger’e ait özel bir baskı atölyesi varlığını sürdürdü. Küçük bir gravür presi bulunan bu atölyede çeşitli sanatçılar sanatsal baskılar ürettiler.